
İçimi döktüğüm, dertleştiğim, halleştiğim şehrimden çoook uzaktayım.
Herşeye dayanmak daha zor onsuz.
O benim en büyük tesellimdi
Sırtımı dayadığım koca çınarım, gözyaşlarımı döktüğüm denizim, omuzunda ağladığımdı...
İstanbulum...
Seni okudum tüm kütüphanelerde, seni yazdım tüm defterlerime, seni kokladım, seni yürüdüm, seni yaşadım yıllarca. Ben sende ben oldum. Sokaklarında kendimi buldum, denizinde efkarlandım, aşkı sende tattım.
Çayın en güzelini, en muhabbetlisini, en muhabbetli dostlarımla sende yudumladım. Cânım dostlarım sende kaldı şimdi. En müstesna kardeşlerim... Peşinden koştuğum büyük adamlar, en güzel şarkılar sende kaldı... Tanburun en güzeli, neyin en güzeli sende kaldı. Bir tanesi bile benimle gelmedi buralara ah!
Ne sokaklarındaki yalnız yürüyüşlerim, ne şen kahkahalarım geldi benimle. Tüm afili cümlelerim, beylik laflarım, entellektüel kelimelerim sende kaldı.
Artık ne yapılarının yanlış restorasyonuna kafa yoruyorum burda, ne yanlış şehirleşmene... Kesilen ağaçların benden çok uzakta artık, yapılan gökdelenlerin. Acısa da içim duymuyorsun ki sızımı artık. Sesim, elim ermez sana. Ne kalemim, ne sesim savunur seni.
Ne kokunu alıyorun, ne martılarını, vapur düdüğünü duyabiliyorum. Nasıl kaybettik birbirimizi?
Neden bavuluma bir tane bana ait bir şeyi koymadın? Neden herşeyim sende kaldı?
Neden herşeyim sende kaldı?